Glokom nedir?
Görme sinirinde ilerleyici hasara neden olan bir göz hastalığıdır. Glokomun en yaygın şekli, gözün içinde oluşan sıvının fazla salgılanmasına veya sıvının dışa akımında direnç oluşmasına bağlı göz içi basıncındaki artıştan kaynaklanır. Ülkemizde ve dünyada önemli körlük nedenlerinden biri olan glokom halk arasında daha çok göz tansiyonu ya da karasu olarak bilinen görme sinirinin ilerleyici hasarıyla karakterize bir durumdur. Normal bir gözde göz sıvısı devamlı olarak üretilir ve dengeli bir şekilde emilerek boşaltılır. Glokom hastalığının nedeni, gözün içerisinde üretilen ve küçük kanalcıklar aracılığıyla gözü terk eden göz içi sıvısının dengesinin bozulması ve bunun sonucunda gözün içindeki basıncın artıp görme siniri tahribatı meydana gelmesidir.
Göz tansiyonunun belirtileri nelerdir?
Başlangıçta genellikle belirti görülmez, görmede bozukluk ve ağrı yoktur. En çok oranda görülmekte olan glokom tipi açık açılı glokomda görme alanı çevreden merkeze doğru yavaş yavaş daralır ve daha sonra bir borudan bakıyormuş gibi etraftaki cisimler görülmez olur. Görme kaybı ortaya çıktığında ise glokom maalesef ilerlemiş durumda karşımıza çıkmaktadır. Doğuştan gelişen glokomlarda yeni doğan ve ilk bir yaş içindeki bebeklerde gözlerde irilik, ışık rahatsızlığı, gözlerde yaşarma gözlenebilir. Daha az görülmekte olan dar açılı veya kriz tipi glokomlarda ise kriz öncesinde gözlerde zaman zaman ağrı, ışıklara bakıldığında ışık çevresinde renkli hareler görülebiliyor. Göz tansiyonunun aniden yükselmesine bağlı şiddetli göz ağrısı, görme bulanıklığı, mide bulantısı ve kızarıklık gibi problemler izlenebiliyor.
Glokom tanısı nasıl konulmaktadır?
Göz hekiminiz görme keskinliği testi, görme alanı, göz içi basıncı, biyomikroskop ile ön segment, açı ve arka segment muayenesi de dahil olmak üzere bir dizi test yoluyla glokom varlığını tespit edebilir. Ek özel testler retina ve optik sinirlerinize herhangi bir hasar olup olmadığını kontrol edilmesine yardımcı olur.
Göz tansiyonunun tedavisi nasıl olur?
Glokom tedavisi ilaç, lazer tedavisi ve cerrahi tedavi olmak üzere 3 çeşittir. İlaç tedavisi en sık kullanılan tedavi yöntemidir. En sık rastlanmakta olan glokom tipi açık açılının tanısı konulduğunda başlangıç tedavisinde damlalar tercih edilmektedir. Tedavide amaç, gözün içindeki sıvı üretimini azaltarak veya kanallardan sıvı çıkışını arttırarak göz tansiyonunu düşürmek ve görme sinirinde gelişecek hasarı önlemektir. Damla tedavisinin yeterli olmadığı, tedaviye rağmen görme siniri hasarının ilerlediği durumlarda ise lazer ve cerrahi yöntemlere başvurulduğunu belirtmek gerekir. Cerrahi tedavide göz sıvısının kan damarlarına ulaştırılabilmesi için yeni bir boşaltım yolu sağlayarak göz içi basıncının düşmesi amaçlanmaktadır. Glokomun kapalı açılı kriz tiplerinde başlangıçta çoğunlukla medikal tedaviye ek olarak lazer tedavisi uygulanıyor. İleriki aşamalarda cerrahi tedavilere başvurulabiliyor. Doğuştan göz tansiyonunun tedavisinde damlalar denense de çoğunlukla tedavide cerrahi yöntem uygulanmaktadır.
Göz tansiyonu tedavi ve takiplerin amacı nedir?
Tedavide amaç hastanın görmesini ömür boyu korumak ve mevcut göz içi basıncını hastanın kliniğine göre dengeleyip görme siniri hasarını önlemektir. Göz içi basıncı kliniği kontrol edilemezse zamanla görme kaybına ve tedavi edilmezse körlüğe neden olabilir. Bir kez geliştiğinde, görsel hasar çoğunlukla geri döndürülemez. Başvurulan tüm yöntemler mevcut görme ve görme alanını korumak için uygulanmakta olup kaybedilen görme ve görme alanını ise geri getirememekte. Bu durum, glokomun “sessiz kör edici hastalık” ya da “görmenin gizemli hırsızı” olarak tanımlanmasına yol açmaktadır. Glokom tedavisi ile ilgili yeni araştırmalar yapılmakta olup, özellikle görme sinirini güçlendirmeye veya sinir hücresi ölümünü engellemeye yönelik ajanlar üzerinde, sinir hücrelerinin yenilenmesi ile gen tedavileri üzerinde çalışmalar devam etmektedir.
Ne sıklıkla takip ve kontrol olunmalı?
Normal sağlıklı bir birey için yılda 1 kez muayene önemli. Ek olarak ailesinde glokom hikayesi olanlar başta olmak üzere, miyoplar, hipermetroplar, önceden göz cerrahisi geçirenler, göz yaralanmaları geçirenler, uzun süreli kortizon kullananlar ve diyabet hastaları gibi risk grubundaki kişilerin en aşağı 6 ayda 1 olmak üzere klinik durumlarına göre daha sık muayene olmaları gerekmektedir. Hastalık erken teşhis edilip tedavi edilirse görme kaybı ve körlük önlenebilir, bu nedenle kişinin yaşı ne olursa olsun düzenli göz muayenesi kontrollerine gitmesi önemlidir.
.